Yeni yıla 1 gün kala 2023 için bir şeyler söylemeden geçmek olmazdı. Şimdi sadece dur! Sakin bir nefes al ama hissederek. Nefesin anlamına az da olsa yaklaşarak. Sevgili okur, 2022 yolculuğun tamamlandı, artık veda vakti. Karşındaki yepyeni yılı karşılamaya hazır...
Her gelişim bir değişimdir ancak her değişim bir gelişim değildir. Bu cümleyi girdiğim bir derste duymuştum. Değişim, gelişim kavramını içine alan daha kapsamlı bir kavramdı. Yani iyi yönde gerçekleşmeyen durumlar da birer değişimdi. Bu ayki sorgulayacağımız konu: Biz zamanla değiştik...
Kaynaksız Fikirler serisini oluşturma sebebim fikirlerim ve hislerim üzerine düşüncelerimi kaleme almaktı. Öyle de oldu. Planlı değildi hiçbir konusu, sadece zihnimden dökülenlerdi. Bu sefer de çokça kafa yorduğum bir duygumu bu ayki yazımda ele almak istedim: korkular.
Yıllar önce henüz ilkokula giderken dersin ortasında, öğretmenime aniden 'anne' dedim. Bir anda ağzımdan kaçıvermişti. Annemi özlemiş olabilirdim. Belki de annem beni içinden geçirmişti. Ali'yi ata mı baktırıyorduk, koşturuyor muyduk bilmiyorum ama o esnada Ali'yle işimiz vardı.
Saat 19:30'da bindiğim Çekmeköy metrosunda bilmem kaçıncı duraktayım. En son Bağlarbaşı durağı anons edilmişti. Ama benim için ne 19:30'dan bu yana kaç dakika geçtiğinin ne metronun turuncu plastik koltuğunun ne de lokasyonumun önemi kalmıştı. Elimde istemsizce -sanki birinin almasından korkarcasına-...
''Oynadıkları oyunu hiç anlamıyorlardı. Yaşamak istiyorlardı; en çok buna kızıyordum.'' diyordu Oğuz Atay. Ben de ekliyorum: Oynadığımız oyunu anlamak istiyor muyuz?
Artık tarihlerimiz 2022'yi gösteriyor, 2. haftaya da girdik. Çoğu insana pandemi kavramını öğreten 2020'yi geride bırakalı çok oldu, biliyorum sanki dün gibi geliyor ama neredeyse 2 yıl geçti.