Selçuk Alagöz, “Her Şey Bitmiştir Artık”, “Malabadi Köprüsü” şarkılarıyla Türk pop müziğinde önemli bir yer edindi. 78 yaşındaki sanatçı, Bodrum’da yaşıyor ve hâlâ müzik üretmeye devam ediyor. Alagöz, “Tek üzüldüğüm Devlet Sanatçısı olmamaktır. Türkiye’yi yurtdışında temsil eden biri olarak bu sıfatı alabilmek isterdim” diyor.
Selçuk Alagöz, Türk müziğine 60’ların sonundan bugüne önemli eserler bıraktı. “Her Şey Bitmiştir Artık”, “Dibi Dibi Da”, “Aşkın Gözü Kör mü”, “Malabadi Köprüsü” gibi şarkılarıyla hafızalara kazınan Alagöz, kardeşi Rana ile de sahne çalışmalarını gerçekleştirdi.
Sanatçı, müzikle bağının nasıl başladığını anlatıyor:
“İstanbul, Eyüp’te doğdum. 1950’de Eyüp’te çok kalabalık insan topluluğu görmüştüm. Meğersem Mareşal Fevzi Çakmak’ın cenazesi kaldırılıyormuş. O arada kendi kendime karar verdim, büyüyünce çok meşhur olacağım. İlkokulda babam hem okul müdürüydü hem de müzik dersleri veriyordu. Babam sayesinde mandolin çalmayı öğrendim. Ardından Alman Lisesi’ne geçtim ve flüt dersleri aldım. Ve flüt sayesinde meşhur oldum. Okurken turist rehberliği yapıyordum. Turistleri gezdirirken onlara, Türk klasik ve halk müziğinden şarkıları flütle Almanca ve İngilizceye çevirerek söylerdim. Bir gün Alman gençleri akşam müzikli bir yere götürdüm. O zamanlar çok meşhur olan Erol Büyükburç’un sahnesine. Alman kızları görünce Erol, yanımıza geldi. Ben de cebimdeki flütü çıkarıp bir melodi çaldım. Çift flütle çift ses yaptım. Erol bayıldı ve orkestrasına girmemi istedi. Türkiye’deki en meşhur kişi bana iş teklif ediyordu. Maksim’de Yurdaer Doğulu ve Erol Büyükburç ile sahnede buldum kendimi.”
Sanatçı, 70’lerde Alagöz Orkestrası’nı kurdu.
49 dilde 73 ülkenin şarkısını söyledik
Selçuk Alagöz, 19 yıl aralıksız Kervansaray’da turistlere müzik yaptıklarını söylüyor:
“84 yılından sona Kervansaray’da çalışmaya başladık. 2003’e kadar 19 sene her akşam, babamın öldüğü gün bile orada çıkıp şarkı söyledim. Kardeşin Rana ile beraber. Sonrasında küçük kardeşimiz Nilüfer bize katıldı. Dünya rekorlar kitabına girecek bir repertuvar yaptık. 49 dilde 73 ülkenin popüler şarkılarını söyledik. Bir gün Kültür Bakanlığı bizi Londra’ya konsere gönderdi. Orada Guinness Rekorlar Kitabı’na başvurduk Rana ile. Görevliler, ‘Hayretler karşıladığımız çok güzel bir rekorunuz ama bizim bunu onaylamamız zor. 73 ülkeden birer jüri üyesi almamız lazım ki bunu onaylayalım fakat notu aldık’ dediler.”
“Malabadi Köprüsü” benden daha meşhur oldu
Selçuk Alagöz, 1975’te bestelediği “Malabadi Köprüsü” şarkısının hikayesini şöyle anlatıyor:
“Malabadi Köprüsü’nün bu kadar dinleneceğini tahmin etmiyordum. Diyarbakır’dan Batman’a gidiyorduk. Otobüsün en önünde oturuyor, yolu izliyordum. Bir baktım sağda bir köprü. Otobüs şoförünü durdurdum. Orkestra arkadaşlarımla Malabadi Köprüsü tabelasının önünde fotoğraf çektirdik. Dedim ki ‘Malabadi Köprüsü adında şarkı besteleyeceğim.’ O an ilham geldi. Şarkının nakaratını orada yazdım. Aradan 2 sene geçti, şarkı meşhur oldu. Rahmetli Murat Göğebakan söyledi, şarkı daha da tanındı. Pilli Bebek grubu da icra etti. Şarkı benden daha meşhur. ‘Kimsiniz’ diye sorduklarında şarkının adını veriyorum hemen tanıyorlar.”
Müzik kuvvet verip ayakta tutuyor
11 yıldır Bodrum’da yaşayan Selçuk Alagöz, müzik çalışmalarına devam ediyor:
“70 yıl evvel babamdan mandolin çaldım, şimdi yeni bestem ‘Ne Sen Varsın Ne Ben’in klibinde 2 torunum rol aldı. Boş durmuyorum. Geçen yıl sağlık sorunu yaşadım ama şimdi daha iyiyim. Kayıtlar yapıyorum. Yaşım 78 oldu ve üretmeye devam ediyorum. Hasta yatağımda bile beste yaptım. ‘Final’ adında bir CD yapacağım. Cumhuriyetimizin, 100. yılına marş yaptım. Bodrum’a geldiğimde yazın her hafta çalışıyordum. Şimdi de tek tük çıkıyorum bir yerlerde. Müzik yapmak bana kuvvet veriyor. Eşim de vokalleriyle bana destek oluyor.”
Alagöz, içinde ukde kalan tek şeyi şöyle dile getiriyor:
“Tek üzüldüğüm Devlet Sanatçısı olmamaktır. Kültürü ülkeye tanıtanlara verilen bir şeydir bu. Ama isterdim Türkiye’yi yurtdışında temsil eden biri olarak bu sıfatı alabileyim.”
Moğollar ve 3 Hürel’in kurulmasına sebep oldum
Selçuk Alagöz, Erol Büyükburç’la çalıştıktan sonra kendi orkestrasını kuruyor ve Türkiye’nin en önemli müzisyenlerini sahneye kazandırıyor: “60’larda Hürriyet Gazetesi Altın Mikrofon yarışmasını açmıştı. O zaman halkevlerinde müzik yapan gruplar vardı ve oralardan müzisyenler buldum. Büyük puanla finale kaldık. Bir arkadaşım ‘Bizim mahallede bir çocuk var, bilekten ritim gitar çalıyor’ dedi. Bahsettiği çocuk da Cahit Berkay. Erol Büyükburç’un bana yaptığını, Cahit’e yaptım. Profesyonel olarak ilk benim orkestramda çaldı. Cahit’le beraber Engin Yörükoğlu’nu da Türk müziğine sunduk. Hasan Sel’e de bas gitar öğrettim. Cahit, Engin ve Hasan ayrılıp Moğollar grubunu kurdu. 3 Hürel’i de kuran Onur, Haldun ve Feridun Hürel de ilk bizim grubumuzda başladı.”
Kardeşimle sesimiz uyuştu
Selçuk Alagöz, kardeşi Rana Alagöz’le hep karı-koca sanıldığını söylüyor: “Hem sesimiz hem de kafamız uyuşuyordu. Rana’dan evvel başka sanatçılarla da çalıştım. Mesela Asu Maralman’ın ablası Rona Bella ile çalıştım, olmadı. Rana, çok yetenekli olduğu için başka soliste ihtiyaç duymadım. Sonra küçük kardeşim Nilüfer’i 3. solist olarak grubuma aldım.”