Sonra ne olduysa herkes Ela ile el ele girmişken ben meğer ata bakakalmışım. Vermemişim elimi Ela’ya, o da tutmazmış zaten.
ELA
Öğretmenim, elinde tahtayı göstermek için mi yoksa bizim parmak uçlarımıza vurmak için mi tuttuğu sorgulanamayan cetveliyle duruyordu. Ben, ayaklarım sınıfın beyaz kapısına doğru dönük, sıranın ucunda oturuyordum. Dün ilk defa, mahalledeki bir arkadaşımın sünnetinde gördüğüm atı düşlüyordum. Ne güzel de tık tık gidiyordu. Yürüyüşünü boşver, o derisinin rengi nasıl kar gibi beyazdı? Ah ah, beni bindirmemişti annem, onca yalvarmama rağmen. Düşermişim, üstüm kirlenirmiş, benimle de kirlilerle de uğraşamazmış. Neyse işte at dendi, beyazı gördüm derken hop Ela’nın elini fark etmedim bile ben. Sonra adım duyuldu, aman Allah’ım dedim ne oluyor, bedenime bir donukluk geldi. Tekrar seslenildi ismim. Az önce düş kurarken heyecanla döndürdüğüm kalem benden daha çok sarsılıp düştü yere. Çevirdim bedenimi kaşları her an çatılmaya hazır öğretmenime ama ayaklarım reddetti dönmeyi. Vücudumda çok da yer kaplamayan yüreğim, kütleyişiyle kendini büyüttü, nefesimi kesikleştirdi. Çok büyük bir hata yapmış olmalıydım. Gözlerimi kaçırmak istedim fakat çatık kaşların bu hareketimle daha da kalkacağını daha önce tecrübe etmiştim. Burun deliklerinin şişip inişi ve cetvelin tahtaya çarpılışı arasında “Dersi dinlemiyor musun?” dedi. Dinleyemiyorum, sıkılmıştım desem o cetvel daha da hareketlenecekti, dinliyorum desem inanacak gibi de durmuyordu. Tek çare susmaktı, yanıtsız bıraktım soruyu. Nerden bilebilirdim sesimi çıkarma hakkım olmadığı halde sessizliğimin de onu çıldırtacağını? Tam o an açıklama yapma gereği duydum ve sözüme ‘anne’ diyerek başladım. Şaşaladı, yüz ifadesinden garip bir şey dediğimi fark ettim. Ama aynı annemin edasıyla bağırmıştı bana. O da istekleri dilediği gibi olmayınca böyle yapardı. Hani bir önceki derste öğretmenim tebeşir fırlatmıştı ya arka sıralara, işte bunun annemin terlik fırlatışından ne farkı vardı? Sürekli başarısız ve okula ait olmadığımı hissettiren öğretmenim “Yeter artık bıktım senden, seninle uğraşamam” derken üzerim kirlenecek ya da düşeceğim diye uğraşmayan, yetersiz ve evime aykırı olduğumu anımsatan annemdi sanki. Çocuk aklı, düşünemedim, ağzımdan kaçıverdi, ‘anne’ dedim.
Herkes Ela ile el eleyken ben vermemişim elimi Ela’ya. O da tutmazmış zaten. Yoksa Ela mı benim öğretmenim, o da mı annem?

Fotoğraf: Andrea Piacquadio
mükemmelll yazarı tebrik ederim :))
Yine her zamanki gibi harika bir yazı, bu köşeye bayılıyorum ❤
Her yazıyı heyecanla takip ediyorum çok başarılı 👏👏👏
Çok güzel yazmışsın canım tebrik ederim 👏👏👏💕