Fransa Cezayir’i işgal ettiğinde sadece Fransa’da yaşayan aydınlar değil; dünyanın dört bir tarafından yazarlardan, aydınlardan tepkiler gelmeye …
Fransa Cezayir’i işgal ettiğinde sadece Fransa’da yaşayan aydınlar değil; dünyanın dört bir tarafından yazarlardan, aydınlardan tepkiler gelmeye başlamıştı.
Bu yazarlarlardan biri de kendince ve okurlarca “aykırı” denilebilecek yazar- filozof Jean Paul Satre’dir. Satre Fransa’nın bu işgalini protesto ederek kendisine verilen Nobel Edebiyat Ödülü’ni geri çevirdi.
Yazara tepkiler ard arda gelmeye başlayınca dönemin Fransa Cumhurbaşkanı Da Gaulle; “Satre Fransa’nın ta kendisidir” diyerek ünlü yazara sahip çıktı.
Hayatı boyunca tüm resmi ödülleri almayı reddeden Fransız yazar Jean-Paul Sartre, 1964’te Nobel Edebiyat Ödülü’nü de geri çevirdi.
Ödülü geri çeviren Sartre, hem Fransa hem de Dünya Edebiyatı için önemli bir isimdir. Öyle ki, kendisine Fransa’nın en büyük devlet nişanı olan “Legion d’honneur” veriliyor ama yazarımız ödülleri almamaya yeminlidir.
“Satre Fransa’nın ta kendisidir”
Bildiriler dağıtarak insanları bilinçlendirmeye çalışır. Ünlü filozofun etkileyici muhalefeti halk tarafından tepkiyle karşılanır ve yazarı devlet başkanı De Gaulle’ye şikâyet eder.
De Guella şu tarihi cevabı vererek yazara sahip çıkar:
“Sartre’a dokundurmam! Çünkü Sartre, Fransa’nın ta kendisidir.”
Yıl 1964, edebiyat dünyası Nobel’i kimin alacağını tartışmaktaydı. Nobel komitesi nihai kararını açıklar. Jüri üyeleri, fikirleri ve ortaya koyduğu değerli eserlerle o yıl Nobel Edebiyat Ödülü’ne Jean-Paul Sartre’yi değer gördüğünü kamuoyuna sunar.
Yazar, Nobel’i neden reddettiğine yaptığı açıklamayla cevap verir.
“Kişinin fikrine danışılmadan veriliyor”
“Nobel Ödülü’nün, ödülü alacak kişinin fikrine danışılmadan verildiğinden haberim yoktu o zaman ve bunun gerçekleşmesini engelleyecek zamanımın olduğuna inanıyordum. Ancak şimdi anlıyorum ki İsveç Akademisi bir karar verdiğinde sonradan bu kararı bozamıyor.
Ödülü reddetme sebeplerim, Akademi’ye yazdığım mektupta da açıkladığım gibi, ne İsveç Akademisi ile ne de Nobel Ödülü’nün kendisi ile ilgili değil.
Mektupta, iki tür sebep zikrettim:
Kişisel ve nesnel.
Kişisel sebepler şunlar:
Reddim fevri bir hareket değil, zira resmi ödülleri hep reddetmişimdir. 1945’te, savaştan sonra, bana Şeref Nişanı takdim edildiğinde, devlete yakınlık duyduğum halde nişanı reddettim.
Benzer şekilde, birkaç arkadaşım teklif ettiği halde, Collège de France’a girmek için de uğraşmamıştım. İmzamı Jean-Paul Sartre olarak atmam, imzamı Jean-Paul Sartre, Nobel Ödülü sahibi olarak atmam ile aynı şey değil.”
Ancak Sartre, BBC’nin felsefe belgeseli Human, All Too Human’da yer verilen başka bir açıklamasında politik açıdan daha doğru gerekçeler sunuyor.
“Geçmiş hatalarım..”
“Politika ile aramda bağ olduğu için, burjuva kurumu benim “geçmiş hatalarımın” üstünü örtmek istedi. Artık bir kabul var! İşte bunun için bana Nobel Ödülü’nü verdiler. Benden özür dilediler ve hak ettiğimi söylediler. Bu çok çirkindi!”